14 Kasım 2014 Cuma

Tavuk ve Permakültür İlişkisi

Tavuk ve Permakültür ilişkisi aslında Permakültürün "Her işlevin en az iki fayda sağlaması" prensibinden kaynaklanmaktadır.

Tavuklar doğaları gereği eşelenerek ve gagalayarak yem arayan hayvanlardır ve bu durum toprağın sürülmesinin pek kabul görmediği Permakültür'de tavuğu çok önemli bir yere koyar.

Ekilecek alanda serbest bırakılan tavuklar, doğal yollarla araziyi temizledikleri gibi yine doğal yollarla da gübreler. Tavukların haylaz hayvanlar olduklarını göz önüne alırsak bu gezinmeyi kontrol altına almak için etrafı tellerle çevrili portatif kafesler kullanılabilir.

Bu sistem sayesinde tavuklar meyve ağaçlarından düşün meyvelerle ya da sebze artıkları ile ve böceklerle beslenerek doğal olarak yemlenmiş olur ayrıca da ekim yapılacak araziyi temizlemiş olurlar.

Tavuk kümeslerinin güney kısmına yapılan seralar, tavukların vücut ısısı ile serayı ısıtmasını, soğuk kış sabahlarında da seranın tavukları ısıtmasını sağlayarak "en az iki fayda" prensibini hayata geçirmiş olur.

Tavuklar:  Çapalama + doğal gübreleme + yumurtası ve eti ile bizi besleme işlevlerini yerine getirir.
Sera: Bizi besler + Tavukları sıcak tutar

Tavukları kullanarak düzenli kompost üretmek için Geoff Lawton'ın sitesinde yer alan benimde buraya kısa bir videousunu eklediğim yöntemin uygulanabilirliği hakkındaki deneyimlerinizi ve görüşlerinizi merak ediyorum..



Detaylı video için Geoff Lawton'ın sitesiniz ziyaret edebilirsiniz. http://www.geofflawton.com/fe/64322-chicken-tractor-on-steroids

13 Kasım 2014 Perşembe

Fertile Earth.org

Permaculture Paradise: Edgewood Gardens 


Gerçekten de bir cennet yaratıyor Fertile Earth.org  gönüllüsü arkadaşlar. Permakültür tasarımı adına aradığımız şeylerden çoğunu bulmak mümkün.. Umarım böyle bir projenin içinde ben de bir gün yer alabilirim. Neden olmasın ;)




Kütük Ev Yapımı

Sıfırdan bir araziye yerleşip, kütük ev yapmayı düşleyen fakat aklında bir fikir olmayanlar bu videodan yararlanabilirler.Ustalar gerçekten çok maharetli..






Masanobu Fukuoka - Doğal Tarımın Yolu

Masanobu Fukuoka; Japonya'nın kuzeyindeki Shikoku adasında yaşayan kendini doğaya adamış bir çiftçi/filozof olarak bilinir. Klasik tarımın aksine Fukuoka tarımında; makineler ve ilaç kullanımı yer almaz. Yabancı otlarla mücadele çok düşük seviyededir.

Toprağı sürmenize gerek yoktur, klasik tarımda en zahmetli ve maliyetli işlerden biridir toprağı sürmek, hazır kompost kullanılmasına da karşıdır. Tüm bu "pasif tarım" yöntemlerine rağmen toprakları klasik ve modern zirai tarımın uygulandığı diğer Japon tarım alanlarına nazaran çok daha verimlidir. Traktörle sürülmediği için petrol ve türevleri tarlanızı zehirlemez. 




Aslında Permakültürün isim babası olan Bill Mollison ve Masanobu Fukuoka'nın farklı coğrafyalarda aynı prensipler doğrultusunda çalıştığını söylemek yanlış olmaz. Birbirlerinden habersiz, ilk dönemlerde, geliştirdikleri teknikler ile doğa ile insanın nasıl bir harmoni içerisinde birlikte daha verimli olabileceğinin ve üretkenliği nasıl arttırabileceklerini farklı yollardan giderek bulmuşlardır.

Permakültür'de en önemli unsur tasarımdır. Evinizin, tarlanızın, su toplama alanlarının nerede ve nasıl yer alacağı, başarılı bir sonuç almada en önemli etmenlerdir. Tüm birleşenler birlikte uyum içinde olmalı ve hepsi en azından iki farklı ihtiyacı karşılamalı ya da iki farklı amaca yönelik olmalıdır.

Peki Fukuoka'nın "doğal tarım" diye nitelendirdiği yöntem nasıl doğdu? 

Fukuoka, yirmi beş yaşlarındayken bir gün  doğayı seyre dalar ve kendi kendine doğanın ne kadar harika olduğunu ve asıl sorunun insanoğlunun onu "daha iyi" hale getirmek için yaptığı müdahaleler ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesinin doğurduğu olumsuz sonuçlar olduğunu düşünür. Bu düşüncesini diğer insanlara da anlatmaya çalışır ama başarılı olamaz. Düşüncelerini hayata geçirmek ve ispatlamak için uygulama yapması gerektiğini biliyordur, fakat nasıl? 





Baz alabileceği herhangi bir yazılı kaynak, bir model ya da akıl hocası yoktur. O da diğer insanların yaptığı gibi "Neleri yapmalıyım?" diye düşünmek yerine  "Neleri  yapmamalıyım?" diye düşünür.

Yine bir gün tamamen terkedilmiş bir tarladan geçerken pirinçlerin herhangi bir müdahale olmaksızın çok verimli bir şekilde kendi kendilerine yetiştiklerini görür ve klasik tarımda yer alan kendisinin de uyguladığı Nisan ayında pirinç ekmeyi rituelini terk eder.. Sonbaharda, tam da doğal döngünün emrettiği şekilde pirinçleri eker ve tahmin ettiği gibi çok olumlu sonuçlar alır.  

Elbette her şey bir anda gelişmez ve kendi deyimi ile yüksek verimliliğe, yaklaşık otuz yıllık deneyimler ve farklı yirmi çeşit pirinç türünü yine farklı yöntemlerle yetiştirmesi sonucunda ulaşır.

Doğanın doğal döngüsünü takip edip ona uygun hareket etmek, ona göre tarım yapmak ve tüm bitkileri doğal bir döngü içerisinde birbirine faydalı bir şekilde yetiştirmek iki ana prensibin de ortak yönleridir. 

Masanobu Fukuoka'nın tarım modelini daha detaylı yazılarla anlatmaya devam edeceğiz...





Sinek Sekiz

Permakültür üzerine yaptığım internet taramalarımda Sinek Sekiz Yayınevi'ne sıkça rastladım. Sinek Sekiz; sürdürülebilir yaşam, çevre ve ekoloji başlıkları altında birbirinden değerli kitapları bizlerle buluşturan bağımsız bir yayınevi.

En güzel kısmı da sanırım bağımsız ve küçük bir yayınevi olması. Yozlaşmadan yayınlarını sürdürmesi ve yayınladığı kitapların ekolojik dengeyi olumsuz yönde etkilemeyecek materyaller; geri dönüşümlü karton, iplik dikiş vb., ile basılması.

Sinek Sekiz'den çıkan kitaplardan “Permakültüre Giriş- Yazar: Bill Mollison” ilk tercihim oldu. Permakültür prensiplerini oldukça açıklayıcı bir dilde anlatması açısından beni oldukça tatmin eden bir kitap oldu.  



Aynı yayınevinden almayı düşündüğüm diğer kitap ise; Ekoloji Cep Rehberi Yazan: Ernest Callenbach-Çeviren: Egemen Özkan



Bu kitabın önsözü sanırım yeterli derecede açıklayıcı
"Ekoloji dünyadaki yaşam biçimlerinin birbirleriyle olan olağanüstü karmaşıklıktaki ilişkilerini inceleyen bir bilimdir. Bu küçük kitap ise ekolojinin temel kavramları hakkında yoğunlaştırılmış bir giriş niteliğindedir. 
Ekoloji Cep Rehberi'ni şöyle bir göz atabileceğiniz, yanınıza veya cebinize koyup daha sonra tekrar başlayabileceğiniz şekilde düzenledik. Baştan sona doğru okumanıza gerek yok; bölümler arasında istediğiniz sırayla gezinebilirsiniz.  "Her şey birbiriyle bağlantılıdır, Her şey bir yere gider, Hiçbir şey sonsuz değildir, Son sözü doğa söyler."
Yaşamın nasıl işlediğini anlamak ve bu sistem içinde sorumlu bir şekilde var olabilmenin yollarını bulmak için..."


Sinek Sekiz'e emeklerinden ötürü tekrar teşekkür ederiz. Diğer tüm kitapları da okunmaya ve iyice benimsenmeye değer. Zaten bu yayınevinin okunmaya değmeyecek bir kitap çıkaracağına inanmak mümkün değil.






Doğa Belgeselleri

İşin içerisinde "doğaya dönüş" olunca izlemediğim ne kadar çok film ve belgesel olduğuna şaşırıp kaldım. Demek ki algılarımız bazı şeylere kapalı olunca o konu üzerine düşünmek ve araştırma yapmak aklımızdan geçmiyor.





Bu tarz bir araştırma yaparken Serkan Mutan'ın bloğuna ve "Doğa Filmleri" başlığındaki listesine rastladım. Sizlerin de zevkle ve tebessümle izleyeceğiniz filmler olduğuna inanıyorum.



Kuşlarla ilgili çektiği resimleri inanılmaz, bloğunu incelemenizi tavsiye ederim.

Bazı filmleri internette araştırdım ama bulamadım,sanırım onları da indirip izlemek gerekecek..




12 Kasım 2014 Çarşamba

Sonun Başlangıcı

Bu bloğu yazmaya ve hayatımı değiştirmeye karar verme sürecim aslında çok gerilere gidiyor. 2008 yılında İstanbul'a gelip ilk şoku yaşadıktan sonra diğer insanların"alışma süreci" dedikleri kavram çok şükür ki beni içine çekemedi.

Alışamadım bir türlü hiç durmadan akan ya da çoğu zaman akmayan E-5 görüntüsüne, sahil kenarında koşmaya ya da yürümeye çalışan insanların mangal dumanına boğulmasına, yeşil alan gördü mü hemen ateş yakıp tavuk ya da et pişiren insanlara.



Metrobüs durağında kapı açılınca cenge gider gibi birbirine dirsek, omuz atarak yer kapmaya çalışan insanların mücadeleleri bana  "Ben neden buradayım? Ne yapıyorum?" sorularını daha da sıkça sordurmaya başladı. O insanları yargılamak mümkün değil, çünkü bu sistem biri ve birileri tarafından bizlere dayatılıyor ve biz de katlanıyoruz, ses çıkarmıyoruz...Ama bu sistemin içinden çıkıp kurtulmak biraz da elimizde değil mi?




İşte tüm bunları düşünmeyi iyice yoğunlaştırdığımda Permakültür ile tanıştım.

"Sürdürülebilir Tarım" olarak da adlandırabileceğimiz Permakültür; Bill Mollison tarafından geliştirilmiş ve  1979 'da Avustralya Permakültür Enstitüsü halini alarak daha da bilinir hale gelmiş sürekli ve sürdürülebilir tarım modelidir.


Araştırmalarımı ve blog gezintilerimi arttırıp, devamlı Permakültür üzerine okuyup, içimdeki doğa azmanını iyice besledim. Son olarak da  Tarla Taban ile tanışınca ve enfes bahçelerinde bir gün geçirince her şey yerine oturdu. Artık kendimden çok emindim ve İstanbul'daki günlerim için geri sayım başlamıştı. Sonunda kararımı kesin verdim; geçmiş  dünyamdan kalan maddi yükümlükleri en hızlı şekilde, zamanımı satarak kazandığım para ile kapatıp, İstanbul'u terketmek...

Tam olarak doğru tabir bu sanırım; "Zamanımızı para karşılığı satarak geçinmeye çalışmak" Zenginliği para ile ölçmek ve kendi zamanımızı ailemize, çocuklarımıza, dostlarımıza ayıramadan "çok çalışmak, çok para kazanmak" Deli gibi çalışarak para kazanmak fikri bana göre zenginliğe ulaşmanın en mantıksız yolu. Asıl zenginlik; istediğin zaman, istediğin yerde ve istediğin kişi ile olabilecek zamana sahip olmak.

Basit Yaşam Denemeleri; tüm bu paydaları doğa içinde sakin bir yaşam potasında eritince ortaya çıktı. Henüz doğaya kendimi teslim etmemişken bu bloğu yazmaya başlamak ve süreci hep birlikte gözlemlemek sanırım daha da akılda kalıcı ve öğretici olacak.

Amacım; geçtiğim tüm yollardan ilerde geçebilecek herkesi bir nebze olsun bilgilendirmek.İçlerindeki endişeleri ve "acaba" "nasıl" sorularını kendimce yanıtlayabilmek.




İşin içerisinde "doğaya dönüş" olunca izlemediğim ne kadar çok film ve belgesel olduğuna şaşırıp kaldım. Demek ki algılarımız bazı şeylere kapalı olunca o konu üzerine düşünmek ve araştırma yapmak aklımızdan geçmiyor.

Bu tarz bir araştırma yaparken Serkan Mutan'ın bloğuna ve "Doğa Filmleri" başlığındaki listesine rastladım. Sizlerin de zevkle ve tebessümle izleyeceğiniz filmler olduğuna inanıyorum.